top of page
Yazarın fotoğrafıMetehan Kars

AYNADAKİ ADAM (2)

Tren hareket etmek için konuşanların susmasını bekliyormuş gibiydi. Oluşan sessizlikle birlikte hareket etmeye başlamıştı. Titreyen cama kafasını dayadı ve gözlerini gökyüzüne doğru yöneltti. Bulutların, beli bükülmüş insanı andırdığını gördü ve onları ruhları yaşlanmış Rus halkına benzetip kaşlarını çattı. Ve o sıra aklına gelen dizeleri sessizce söylemeye başladı.

"Kan kusuyor mektepler bahtı yazan kalemlerde

Bükülmüş yeni yetme çınarlar karanlık eşiklerinde

Büyüyor fabrikanın efendileri burjuvanın köleleri”

Tren durmuştu ve inmek için hemen ayaklanmıştı Vasilyeviç. Trenden indikten sonra fabrikanın bacasından çıkan dumanların Rus halkına benzettiği bulutları karartmasıyla son dizeyi söyledi.

“Nasırlı elleri belirecek kölelerin efendilerin yüzlerinde."

Ardından fabrikanın girişine doğru yürümeye başladı. Üstünü değiştirdikten sonra çalışması gereken bölüme doğru giderken çalışanların ağzından sessizce "İsyan etmişler alt fabrikada polis almış götürmüş hepsini... " sözleri dökülüyordu ve aynı sözleri duya duya bölüme gelmişti.

-Hoş geldin Vasilyeviç.

-Hoş buldum Raskol.

-Haberin var mı olaylardan?

-Var Raskol. Herkesin aynı şeyi konuşuyor olmaması imkânsız.

-Aptal herifler! Onların çıkarttığı ses bize de zarar verdi. Patron daha fazla sıkmaya başladı. Toplu olarak konuşan kimi görse dağıtıyor. Hiç iyi olmadı bu.

-Aptal olan onlar değil Raskol. Sen ve senin gibiler. Çıkarttıkları ses kendi sesleri değil; benim, senin ve birçok kişinin sesiydi. Üç kuruşla günlerimizi geçirmemizi bekleyen patronlara hatırlatmamız gereken vicdanın sesiydi. Bunu aklından çıkartma Raskol.

-Karanlık kuyuya istediğin kadar bağır, o sesin yapacağı tek şey sana geri gelmek olacak.

Vasilyeviç arkadaşına acıyarak baktıktan sonra önündeki işe başlamak için nasırlaşmış ellerini uzattı. Geçen bir kaç saat sonra yemekhane zili çalmaya başlamıştı fabrikanın koridorlarında. Çalışanlar hızlı bir şekilde ellerinde ki işi bırakarak yemekhaneye doğru hücum ediyorlardı. Yemekhaneye en son giden Vasilyeviç olmuştu. Sıranın sonunda beklerken önündekileri seyrediyordu. Sıranın kendisine gelmesiyle birlikte önünde durmakta olan yemeklere bakarken, eline tutuşturdukları tepsiye bir kaşık yemek çoktan koymuşlardı.

Yemeklerini bitmeden koridorlarda molanın bittiğini haber veren zilin sesi yediklerinin boğazlarından gelmesine vesile olmuştu.

İşlerinin başına geçtikten bir zaman sonra Raskol, Vasilyeviçe dönerek konuşmaya başladı.

-Kaç saat daha çalışacağız.

-Az kaldı Raskol. Biraz daha dayan.

Alaycı bir gülümseme atarak önüne dönmüştü Raskol.

Paydos vakti gelmişti. Çalışanların hepsi yevmiyelerini alıp birer birer fabrikanın çıkışına doğru yürüyorlardı. Çıkışa gelen Vasilyeviç, çevresinde bulunan insanların yüzlerine bakarken düşüncelere dalıyordu. Ve o sıra fabrikanın önünde trenin gelmesini bekleyen kalabalıklar içerisinde kamburu çıkmış, kısa aralıklarla öksüren, kırışıkları ve solgun yüzü nedeniyle ölü bir bedeni andıran yaşlı bir adam Vasilyeviç'e doğru yürümeye başladı ve yanına gelerek:

-Onların hepsi ölü evladım. Yaşayan ölülerdir. Yüzlerinde aradığın şey her ne ise onlarda yok, dedi.

-Aradığım hiçbir şeyi bulamadım çevremde. Aramadığım yalnızlıktan başka. Ama senin yüzünde farklı bir şey var, diye karşılık verdi ve yaşlı adamın yüzüne bakmaya devam etti.

Cevap vermek için ağzını açan yaşlı adam trenin sesi ile sustu ve dikkatini durmak üzere olan trene yöneltti.

Çalışanlar yorgun bir halde trene binip boş buldukları sert tahtadan koltuklara kendilerini atıp hareket etmesini bekliyorlardı. Kısa bir zaman sonra Vasilyeviç inmesi gereken yere ulaşmıştı. Trenden inerek evine doğru gitti. Odasında bıraktığı bardağa şişede kalan votkayı boşaltıp içtikten sonra yatağa uzandı ve gözlerini kapadı.

-Yüzümde gördüğün farklılık ne Vasilyeviç?

Gelen ses doğrultusunda irkilerek gözlerini açan Vasilyeviç karşısında ayakta durmakta olan Nikola’yı gördü.

-Korkuttun beni Nikola, dedi ve aynadan gözüne yansıyan ışığı engellemeye çalışarak devam etti:

-Neyden bahsediyorsun Nikola?

-Gördüğün yüzlerden Vasilyeviç.

-Sen nereden biliyorsun gördüklerimi Nikola?

-Senin gördüklerin ile benim göreceklerim arasında hiçbir fark yok Vasilyeviç. İçinde yavaş yavaş seni öldürmek üzere olan zehrin kendisiyim. Ve bunu sen kendine yaptın Vasilyeviç.

Hızlıca yataktan kalktı ve kalktığı gibi aynanın karşısında buldu kendisini. Aynaya yansımakta olan ışıkta Nikolanın yüzü gözüküyordu.

19 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Sonbahar Üzerine

Zamanı geldi, Ankara her geçen gün aydınlık günlerini kaybediyor. İnsanın içini daraltan gri bulutların seferberliği başladı gökyüzünde....

DİŞ KİRASI

En kötüsü de ne biliyor musun: Daldaki meyvenin, bağdaki sebzenin tadı kalmadı sen gidince. Ne üzüm asmasındaki koruktan zevk alıyorum ki...

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
Yazı: Blog2_Post
bottom of page