top of page
Muhammet KAYA

Dinler Tarihinde Bir Sembol Olarak Beyaz Renk

          İnsanların; dünyayı anlayabilmesi, âlemin kendisi çözümleyebilmesi için kullandığı bazı enstrümanlar olmuştur. Bunlar bizlerin somut olan varlıklar alemini anlamlandırma ve kendimizi de bu alemin içerisinde konumlandırmamız için mühim olan nesnelerdir. Renkler ise bizler için fani alemdeki yolculuğunda hem estetik hem de anlam bakımından önemli bir yere sahiptir. Ayrıca bizlerin alemi anlamlandırmasındaki en önemli enstrümanın kendisidir. İnsanlık; toplumsal tekâmül sürecinde kullandığı nesneleri değiştirmiş, geliştirmiş ve onlara farklı anlamlar yükleyerek sembolleştirmiştir. Dış alemde gördüğümüz bu renkler sadece nesnelerin arızi birtakım özellikleri olmaktan çıkmış; fikirlerin, düşüncelerin veyahut insanlığın duygularının ve hazlarının temsilcisi olmuşlardır.

 

         Renklerin doğal bir durumdan kültürel ve dini bir sembol aracı haline gelmeleri karmaşık bir durumdur. Renklerin; insanların psikolojik ve fizyolojik halleri üzerindeki etkileri renk kullanımlarını etkilemiş ve insanların belirli sembolleri renklerle inşa etmelerini sağlamıştır. İnsanlar; edebiyat, mimari, kıyafet, desen gibi farklı alanlarda renkleri etkili bir şekilde kullanmıştır. Örneğin kırmızı rengin insanlarda agresifliği ifade etmesi özellikle savaşlarda kullanılan sancaklarda kırmızı rengin kullanımını arttırmıştır. Hatta bazı çalışmalarda, yapılacak olan spor müsabakalarında kırmızı renkle sahaya çıkmanın rakip üstünde bir üstünlük kuracağı belirtilmiştir. Mavi sakinliği, yeşil huzuru, sarı neşe ve sezginin, turuncu enerjinin, lacivert ise mantık ve disiplini temsil etmiştir.

 

        Renklerin kullanımı tarihsel pek çok alanda da yerini bulmuştur. Batlamyus’un coğrafyasında “Yedi iklim ve dört köşe” tabiri sıklıkla kullanılmış, renklerin her biri yıldızlarla beraber ilişkilendirilmiştir. Bu yıldızların ayrı renkleri bulunmaktadır: 1. Zuhal (Nahs-i ekber, Keyvan, Satürn), siyahtır, (ahmaklık, cahillik, korkaklık ve yalan gibi şeyler bu yıldıza mahsustur; madeni kurşundur ve bu yüzden eski kimyacılar tarafından kurşuna Zuhal denirdi). 2. Müşteri (Sâd-i ekber, Bercis, Jüpiter), açık kahverengidir, (ilim, hilm, hayâ, tevazu, kerem bu yıldıza mahsustur). 3. Mirrih (Behrâm, Mars), kırmızıdır, (harp, şecaat, hiddet ve kuvvet bu yıldıza mahsustur). 4. Güneş sarıdır. 5. Zühre (Nahit, Venüs), yeşildir.

6. Utarit, göktür. 7. Ay, beyazdır. Görüldüğü üzere eskiden insanların üzerinde etkisi olduğu düşünülen gezegenlerde belirli renklerle temsil edilmiş ve bu renkler belli insani özelliklerle eşleştirilmiştir.

 

        Bunlarla birlikte bu sembolleştirmeden din de kendine düşen payı almıştır. Kurumsal olarak din; renkleri kullanmış, insanların zihin ve duygu dünyasına hitap edebilmek için

sembolleştirmelerden yararlanmıştır. Tabi ki bu sembolleştirmeleri kullanırken önceliği renklerin insan zihnindeki algısı üzerine kurmuş ve tarih boyunca etkili olmasını sağlamıştır.

 

       Orta doğu dinlerinden olan Mecûsilik; çift kutuplu bir Tanrı anlayışına sahiptir. İyiliğin Tanrısı Ahura Mazda beyaz renkle, kötülüğün Tanrısı Ehrimen siyahla temsil edilmiştir. Ahura Mazda; ışığın, temizliğin ve saflığın temsili olarak beyaz olarak ifade edilmiştir. Işığın devamlı kaynağı olarak ateş önemli bir yere sahiptir. Siyah ise Ehrimen’le eşleştirilmiş karanlığın, kötülüğün kaynağı olarak görülmüştür. Bunun sonucu olarak bu dinin mensubu olan insanlar beyaz rengi çokça tercih ederken siyah renkten uzak durmuşlardır.

 

        Bölgede en fazla mensubu bulunan Hinduizm dininde beyaz renk anlayışı daha dinin

kökeninden ortaya konur. Kast sisteminin ortaya çıkmasına sebep olan Aryan istilasında;

beyaz tene sahip olan Aryanlar, esmer tenli yerli halktan kendilerini üstün ve önemli addediyorlardı. Kast sisteminin en üstünde bulunan Brahmanların sembolü ise beyaz renk, onun dışındakiler siyahtır. Çok Tanrılı bir din olan Hinduizm’de tasvirler ve ikonalarda sıkça beyaz rengin kullanıldığı görülür. Dinginlik, parlaklık ve bilgi beyaz rengin Hinduizm’deki anlamıdır. Budizm’de ise beyaz sükunetin sembolüdür. Rivayete göre Buda’nın annesi rüyasında altın dişli beyaz bir filin gökten inerek bedenine girdiğini görmüştür. Bundan dolayı Budistler tarafından Beyaz fil kutsal sayılmış; ocak ve şubat ayında devam eden festivallerinin ismini de Beyaz Fil festivali olarak adlandırmışlardır. Fakat Budizm’de diğer dinlerden farklı olarak beyaz renkten ziyade Buda’nın rengi olarak düşünüldüğü için altın sarı rengi ön plana çıkmaktadır.

 

        Konfüçyanizm’de yönlerle irtibatlandırılıştır. Kuzey-siyah, Güney-kırmızı, Doğu-mavi,

Batı- beyaz, merkez ise sarıdır. Konfüçyanizm'de beyaz renk matem ve hüzün rengidir.

Ölen kişinin saflık ve temizlikle gittiğine inanılır. Ölüler için hazırlanan törene “Beyaz

Hizmetler” denir. Taoizm’in en önemli sembolü olan Yin ve Yang (iç içe geçmiş siyah ve beyaz daireler) düaliteye dayanır. Taoizm’de evrende öncelikle boşluk vardır. Daha sonra Yin (karanlık, gece, soğukluk, dişil olan her şey) ve Yang (ışık, aydınlık, sıcak ve eril olan her şey) ortaya çıkmıştır. Beyaz renk iyiliğin, ışığın ve hayatın sembolüdür. Şintoizm’de de rahiplerin beyaz elbiseler giydiği görülmektedir. Hemen hemen ibadetlerindeki tüm unsurlarda beyaz rengin ön planda olduğu görülmektedir.

 

        Şüphesiz ki diğer dinlerde olduğu gibi İslam dininde de renklere vurgu yapılmış, önemi gözetilmiştir. İslam Dinin Kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’de renklerden “Levn/ لون” kelimesi ile bahsedilmiştir. İnsanların ten renginin farklı olduğundan, renklerin bir şükür vesilesi olarak yaratıldığından veyahut renklerin Allah’ın varlığının birer işareti/ayeti olarak bahsedilmiştir. Kur’anı Kerimdeki bu atıflar aynı zamanda estetik birer anlam da taşımaktadır. İnsan, kâinatın kendisine bakınca ciddi bir renk uyumu ve kontrast görmektedir. Bu uyumun rastgele meydana gelmeyeceği ve ancak bir sanatkarane yaratıcı (Musavvir) tarafından yaratılacağı anlaşılmaktadır. Kur’anı Kerim’in ise dikkat çekmek istediği nokta burasıdır.

 

        İslam dini içerinde kültürel olarak renkler, Hz. Peygamber’in hadisleri doğrultusunda şekillenmiştir. Savaşlarda daha çok beyaz, sarı ve siyah renkli sancaklar kullanılmıştır.

Yine Mekke’nin fethinde başına siyah renkli bir sarık sarmıştır. İnsanları hangi renk elbiseler giymeleri konusunda uyarmış ve tavsiyeler vermiştir. Doğrusunu söylemek gerekirse muhakkak ki Hz. Peygamber’in de renklerin insanların üzerindeki tesirinin farkında olduğu kanaatindeyiz. İnsanlara uyarılarda bulunurken renklerin bu tesirleriyle alakalı olarak nasihat ettiği belli olmaktadır.

 

       

         Hz. Peygamber beyaz rengi, kıyafetlerinde ve sancaklarında sıkça kullanmış, hadisle-

rinde yer vermiştir. “En iyi elbiseniz beyazdır." “Kabirlerinizi ve mescitlerinizde Allah’ı ziyaret etmenizde en iyi elbiseniz beyaz olandır.” “Beyaz elbiseyi temizlediğin gibi kalbini

de temizle.” gibi pek çok hadisinde beyaz renge önem verdiğini göstermiştir. Hz. Peygamberin beyaz rengi öne çıkartmasının sebebi beyazın saflığın, masumiyetin ve mütevaziliğin rengi olmasıdır. İnsanların beyaz renk ile mizaçlarının daha sakin

olacağı ve birbirlerine karşı daha anlayışlı olacaklarını da düşünmüş olabilir.

 

         İslam düşüncesinde beyaz, nur ve ışıkla bağdaştırılmış hayırlı, iyi ve güzel olan her şeyin beyazdan olduğuna vurgu yapılmıştır. Meleklerinde beyaz renkte ve nurdan varlıklar

oldukları çokça bahsedilmiştir. Genel olarak İslam dinin sembollerinden birisi beyaz renk olmuştur. Beyaz rengin masumiyetin, saflığın sembolü olması İslam dinin de sembolü olmasını sağlamıştır.

 

         Eski Türkler, beyaz kelimesi yerine ürüng kelimesini kullanıyorlardı. Ak kelimesinin kullanımı ise Oğuzlarla birlikte ortaya çıkmıştır. Türkler; renkler konusunda son derece zengin bir kültüre ve geçmişe sahiptir. Destanlarında, halk hikayelerinde, dini ve milli törenlerinde, hükümdarlık ve siyasi sembollerde devamlı olarak renkleri sembolik manalarıyla kullanmışlardır.

 

       Eski Türk mitolojilerinde beyaz renk aynı zamanda Yaratıcı Tanrı Ülgen’i temsil etmektedir. Yine Yaratıcı Kadın Tanrı Ak-Ana’dır. Altaylılarda Ak kelimesi aynı zamanda “Cennet” manasına da gelmektedir. Ülgen’in kızları, Ak kızlar olarak bilinmektedir. Yine şamanlar ak ve kara olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Ak olanlar her zaman iyi ve hayırlı olanı temsil etmektedir. Ak aynı zamanda, bilgeliği ve hikmeti temsil etmektedir. Tanrının beyaz dağda oturduğu, üç basamaklı gümüş̧ merdivenle oraya çıkıldığı, ak’ın cennet anlamına geldiği ve cennette oturanların renginin ak olduğu, göğün üçüncü katında “süt-akgöl” ’ün bulunduğu ebekuşağına “ak yol” dendiği, Tunguzlar ’da Kutsal dağın etrafının süt ile çevrili olduğu bilinmektedir.

 

      Ak renk Türklerde uluhiyet, tecrübe ve bilgeliğin sembolüdür. Devletin yönetiminde sözü olan ve insanların, sözünü muteber kabul ettiği insanlar “Aksakallılar, Aksaçlılar” olarak bilinmektedir. Ak renk, Türk kültüründe temizliği ve saflığı temsil etmektedir. Halk arasında kullanılan "Alnı ak” “ak yüzlü” gibi deyimler bunu göstermektedir. Dede Korkut’un iyi dileklerinden olan “Ak süt emme” de bu rengin masumiyetini göstermektedir.

 

     Görüldüğü üzere beyaz renk dünyada tarihinde etkili olmuş dinler içerisinde etkili bir konuma sahiptir. İnsanoğlu doğal olarak gözlemlediği renklere toplumsal gelişmeler doğrultusunda anlamlar yüklemiş, oluşturduğu en yüksek kurum olan din içerisine de bu anlamlılığı dahil etmiştir. Beyaz rengin temsil ettiği en önemli duygunun güven olması dini sembolizm anlamında çokça kullanılmasının esas sebebi olmuştur.

117 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Sonbahar Üzerine

Zamanı geldi, Ankara her geçen gün aydınlık günlerini kaybediyor. İnsanın içini daraltan gri bulutların seferberliği başladı gökyüzünde....

"Aynalar Bezirgân."

Umutların taşların sermayesi olduğu gün ezileceksin.. Cevahir yüreğin darılmasın bana ; Hayat andır diyenlerin sabrına sokul.. Sımsıkı ...

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
Yazı: Blog2_Post
bottom of page