top of page
Yazarın fotoğrafıNergül Yılmaz

GÜL BAHÇESİNİN SONU

Yıllardır kulaktan kulağa yayılan yaşanmış bir hikâye...

Zamanın birinde bir kasabada yaşayan güzeller güzeli bir genç kız varmış. Bu genç kız öyle güzelmiş ki çok uzaklardan memleketlerden zengin, yakışıklı pek çok delikanlı onu görmeye gelirmiş. Kendisiyle evlenmek isteyen onca taliplerini reddeden güzel kız, kimseleri beğenmezmiş. Fakat genç kızımızın çok sevdiği bir tek şey varmış: Gül bahçesi, hep hayalinde bir gül bahçesi sahibi olmak varmış.

Aynı kasabada yaşayan ve bu kıza âşık olan genç bir delikanlı varmış, bu delikanlı da bu kızı istemiş. Genç kız onu da reddetmiş. Aradan uzun uzun yıllar geçmiş. Âşık olduğu kızdan red cevabı alan delikanlı kasabadan ayrılmış. Kendine başka bir hayat kurmuş, evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış.

Ama hep aklında ilk âşık olduğu genç kız varmış, içten içe hep merak edermiş. Ne yapıyor acaba? Evlendi mi? Çocukları var mı? Merakına yenik düşüp bir zamanlar yaşadığı güzel, küçük kasabaya gitmiş. Kasaba gül bahçeleriyle de oldukça ünlüymüş. İlk gördüğü kişiye kızı sormuş. Yaşlı adam, önünde gül bir bahçesi olan bir evi göstererek kızın evlendiğini ve burada oturduğunu söylemiş.

Bir zamanlar âşık olduğu kişinin kiminle evlendiğini çok merak etmiş, dışarı çıkar umuduyla bir köşeye gizlenip beklemeye başlamış ve kocasını evden çıkarken görmüş.

Kızın kocası şişman, kel, çok çirkin ve kaba bir adammış. Üstelik zengin de değilmiş. Nasıl oldu da böyle biriyle evlendiğini merak eden adam, kızın kocası gittikten sonra evin kapısını çalmış. Kız kapıyı açınca adamı tanımış.

Adam sormuş: - Sen, güzeller güzeli hiçbirimizi beğenmedin, onca taliplerini geri çevirdin, nasıl oldu da böyle biriyle evlendin?

Kız ona: - Sana cevabı vereceğim fakat önce gördüğün gül bahçemdeki en güzel gülü koparıp bana getireceksin yalnız tek bir şartım var, bahçede ilerlerken geriye dönüp bakmayacaksın.

Adam peki demiş ve güzel güllerin olduğu bahçede ilerlemeye başlamış. Önce çok güzel sarı bir gül görmüş. En güzel gül bu derken biraz ilerde daha güzel kocaman pembe bir gül daha görmüş. Buldum, budur diye düşünürken daha ilerde muhteşem güzellikte bir gül goncası gözüne ilişmiş. Bir türlü karar verememiş, en güzel çiçeği bulacağım derken bir de bakmış ki bahçenin sonuna gelmiş, geriye dönemeyeceği için bahçenin sonunda yaprakları solmuş, cılız bir gülü koparıp kıza götürmüş.

Kız gülü almış ve adama demiş ki: - Bak gördün mü? Her zaman daha iyisini bulacağını düşünürken ömür geçer de sonunda en kötüsüne razı olmak zorunda kalırsın. Bu yüzden, gençlik bitmeden elindekinin değerini bilip yetinebilmeyi öğrenmek gerekir.

Hayat akarken bize birçok fırsat sunar. Kimimiz bu fırsatların değerini bilir, kimimiz ise birçok fırsatı kaçırıp görmeden geçip gideriz. Hayatın bize sunduğu güzellikleri yanımızdan geçmeden görmek gerek. Ömür dediğimiz yolda ilerlerken belki bu fırsatları, bir daha yakalama şansımız olmayabilir.

Hayatın bizlere sunduğu şansı, iyi kullanıp bir hedefe kilitlenmemek gerek. Yanımızdan geçip giden şansı, kilitlendiğimiz hedef yüzünde görmeyebiliriz, bir hedefe kilitlenmek değil hayatın bize sunduğunu görmek bize sunulan en güzel hediyedir. Yaşamımız boyunca, yapılan hatalardan ders çıkartıp geriye dönüp bakınca 'KEŞKE' dememek için sunulan şansa, bir daha bakalım.

Dr. Nergül YILMAZ


62 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Sonbahar Üzerine

Zamanı geldi, Ankara her geçen gün aydınlık günlerini kaybediyor. İnsanın içini daraltan gri bulutların seferberliği başladı gökyüzünde....

DİŞ KİRASI

En kötüsü de ne biliyor musun: Daldaki meyvenin, bağdaki sebzenin tadı kalmadı sen gidince. Ne üzüm asmasındaki koruktan zevk alıyorum ki...

Commentaires

Noté 0 étoile sur 5.
Pas encore de note

Ajouter une note
Yazı: Blog2_Post
bottom of page