Bu hastanenin yolunda sancılı bir şey var
İçine çekiyor beni, sulu pınarların
Göklere dağılmış en nadide emanetken.
Belki de üstümdeki çubuklunun hatırına,
Siyah beyaza olan hürmetinden belki de
Ellerinden yoksun ellerimden tutup tutup,
Çekiyor sancılı bozuk kaldırımlarına.
Bir çift el ve esrarlı kanatlardan tenime
Olanca uzunluğuyla tırpan inedursun
Ben yine bu hastanenin yolunda severim
Ben severken plastik çiçekleri sularım
Belki nafile, belki lüzumsuz ama hoş
Ne zaman bitecek bu hastanenin yokuşu
Ne öksürükle, ne küfürle, ne gözyaşıyla
Bitmiyor, zaten bitmeyecek bil bunu artık
Şayet bitebilseydi böyle kolay şekilde
Her ağıda bir ölü kalkardı mezarından
Dokuzuncu kattan atlamış gibiyim işte
Kemiklerim, vurduğundaki gibi ağrıyor
Bunca ağrıdan da sonra kavrayamadığım
Bir durum var, farkında mıyım bilemediğim
Ben plastik çiçekleri her gün suladıkça
Papatyalar, güller, en çok da sarı laleler
Bana darılır, bana ağlar, benden solarmış
Ve yatmadan kafam yastıktayken fark ettim ki
Yosunlu pınarlarım aktıkça geceleri
Ağzıma aşk adında tuzlu Ağu damlarmış
Öyle bir Ağu ki her gece yudumladığım
Şahsa değil de göze aşık ediyor insanı
Ve perdemi her çekip baktığımda göklere
Gözünü saklıyor gökte kağıt parçaları
Comments