top of page
Yazarın fotoğrafıBaran Kaya

Sonbahar Üzerine

Zamanı geldi, Ankara her geçen gün aydınlık günlerini kaybediyor. İnsanın içini daraltan gri bulutların seferberliği başladı gökyüzünde. Yağmur da çiseliyor hafiften. Hüzün için bütün koşullar hazır. Damarlarımdan kan değil gözyaşı akıyor. Kalbimin ortasında binlerce kara saplı bıçak ve yüzüm, hüzün içinde. Caddeleri bunaltı, yokuşları korku, uçurumları yaşanmışlıkla dolu bir hüzün kenti Ankara. Canımız istediği için mi yaşarız yoksa diğerleri zorunda olduğumuz için mi? İyimserliği kim öğretti bize? Acıyı iliklerine kadar hissetmeyen, ağlamaktan nefesi kesilmeyen bir insan mutluluktan ne anlayabilir? Gökkuşağı görmeden renkleri anlatmaya benzemez mi bu? Bir sonbahar düşün, sadece sonbahar ne yazı var ne kışı. Bu sonbaharın hüznü hüzün müdür? Başlamanın anlamı bitirmek, bitirmenin anlamı başlamak değil midir? Hayat monotonlaştığı zaman bitmeye başlar. Yaşamış olduğumuz bunca yılı, zıt kutuplar arasında geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça, kendi tabularımızı yıkmadıkça, zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de? Yağmur başladı. Yüreğimin boşluğundan, hayatımın ıssız topraklarına. Ve ben, sonsuz boşlukta bir toz zerresi misali savrulup duruyorum. Çığlıklarımı kim duyar buradan, yalnızların katından. Dönelim öyleyse. Dönmek belki de yenilmektir. Yarım kalmaktır, alışkanlıklarımıza sığınmaktır hatta korkaklıktır. Yapacak bir şey yok. Dönelim yine de. Farkında olmadan boyunduruğuna girdiğimiz sorumluluklarımız var. Hanelerimize dağılalım, zayıflığımızın görkemli yapılarına. Yalnızlığımızın rahmine dönelim. Ölçüsüz yaşamak bize göre değil. Bizle beraber büyüyen ufkumuz olmadı mı sanki? Küçücük umutlarla ne zaman mutlu olmaya çalışsak, hayatın tüm enkazı yıkıldı üzerimize. Hangi birini aşabildik ki? Aslında iyi oldu. Umudun içinde umutsuzluğu, zaferin içinde yenilgiyi öprendik böylece. Hayata bağlanacağımız cılız bir dal bile kalmadı Baran Kaya. Sonsuz boşlukta çivilendim kaldım gözbebeklerimden. Gerçekten, ne ki yaşamanın anlamı? Bu aralar cevabı bulma umuduyla sık sık geçmişe dönüyorum, yüreğimin dıştan hafif, içten ağır yaralandığı zamanlara. Görüyorum ki; aşk dediğin şey nefretin, neşe ise kederin bir nefes uzağında değil mi? Yaşamaksa, hayal ve gerçeğin apansız bir mücadelesi. Her şeyi içinde barındıran basit ama etkili bir illüzyon. Öyle değil mi? Hiç bir zaman büyük beklentikerim olmadı benim, büyük hayallerim, özlemlerim olmadı. Şartlar anı yarattı, ben acılarımı buldum. Eğer diğer insanlar gibi olsaydım, diğer insanlar gibi görseydim dünyayı, ufak bir gezinti avuturdu beni. Battaniyeler, çarşaflar ve halılar nice şeylerle örterdim yalnızlığı. Aslında ben bir gün batımında oturup güneşin vedasını izlerken, nefesi avuçlarımda olan bir hayat arkadaşıyla yavaş yavaş tükenmek isterdim. O kadar fazla tükenmek isterdim ki, bunun sonucu yepyeni bir sonbahar beni, anlamsız boşvermişliğimle baştan var etsin…Bir sonbahar ki olabildiğince gri, olabildiğince turuncu.Kim kimi ne kadar var edebilir? Sessizlik, yalnızlık bestesinin en güzel nakaratıdır. Beni anlattırmaya zorlama ne olur. Sözlerin anlamını yitirdim ben. Geriye muazzam bir nakarat kaldı. Kalabalıklar, kalabalıklar kadar muazzam. Yalnızım. Geceler boyu akıp giden, milyonlarca göz yaşı gibi. Öyle yitik, öyle yalnızım işte. Gözyaşlarım yastıkla buluşuyor bak, geceler göz yaşlarımı siliyor. Kim kimin gözlerini, hangi gözle görebilir ki? Bütün dillerde alıntı sözcükler yuva edinmiş. Öyle çok anlatıyorlar ki bir şeyler... Bir söz nasıl doğar ki? Yürekten mi? Dilden mi? Akıldan mı? Hayallerden mi yoksa gerçeklerden mi? Ve kaç gönülden geçip taht kurar ki başka bir insanda? Yerini bulabilir mi gerçekten? Bazı sözler yasanklanmalı. Herkesin herkesi dinlediği fakat kimsenin kimseyi anlamadığı bu dünyada söz, boşlukta yer kaplamaktan başka ne işe yarıyor ki? Keşke direkt yürekler konuşsaydı. Belki daha içten, daha yalın ve daha saf olurdu. Akıl silinmeli bence insan ilişkilerinden. Yanılıyorum belki. Olsun yanıldığımın farkındayım. Duymadığım şeyler söyle bana, aynı sözler kanlar akıttı kulağımdan. Belirsizlik kesinlinkten iyidir. Sessizlik, özellikle geceleri , sesten iyidir. Hayal gücü içimizi zenginleştirir. Usul usul doğan, o puslu havayı dağıtan, güneşin turuncu perçemleri bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır. Anlık kararlar, süreklilikten daha kalıcı ve daha etkilidir. Alışkanlıklar öldürür bizi, bizi çirkinleştirir.

18 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

DİŞ KİRASI

En kötüsü de ne biliyor musun: Daldaki meyvenin, bağdaki sebzenin tadı kalmadı sen gidince. Ne üzüm asmasındaki koruktan zevk alıyorum ki...

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
Yazı: Blog2_Post
bottom of page